Onbirinci yüzyılın önemli mutasavvıflardan Ebu Said Ebu`l-Hayr`ın yaşamını ve düşüncelerini aktaran bu menakıbname, tasavvuf tarihinin klasiklerinden birisidir. İrfana, marifete ve hikmete eğilimi daha çocuk yaşlarda ortaya çıkan bu ünlü sufi, ilerki yıllarda zamanının büyük pirlerinin etkisiyle zahir ilimlerden uzaklaşıp tekke yaşamına yönelmiştir. Tus`ta, Mihene`de ve Nişabur`da düzenlediği sohbetlerinin çekimine kapılan çok sayıda insan çevresinde kenetlenmiştir.
Sohbetleri, sema meclisleri, fikirleri sofu şeyhler tarafından pek sıcak karşılanmasa da, Ebu Said düşüncelerinden ve tekkedeki uygulamalardan vazgeçmemiştir. Sema ve raksa devam etmiş, kürsüden şiirler ve rubailer okumayı sürdürmüştür. Ünü Horasan`ın her yerine ve İran`a yayılan bu coşkulu sufiyi sevenleri ölümünden sonra da yalnız bırakmamış, türbesi, gönülleri tasavvuf sevgisiyle dolu ziyaretçilerin akınına uğramıştır.
Heme ost, Her şey O`dur sözünü tasavvuf tarihinde ilk kez kullanan Ebu Said`e göre, alemde gördüğümüz her şey Tanrı`nın çeşitli görüntü ve yansımalarından başka bir şey değildir.