Din olgusu modern toplumlarda yavaş yavaş ortadan kalkacak mı? Bilimin gelişmesiyle insanlar dine artık ihtiyaç duymayacaklar mı? Bu sorulara 19. yüzyılda Comte ile Durkheim gibi sosyologlar olumlu cevap veriyor, dini ilkel toplumların ihtiyaç duyduğu bir kurum olarak görüyorlardı. Fakat 20. yüzyılda durum hiç de beklendiği gibi olmadı; bilimsel ve teknolojik gelişmelerin dünyayı ekolojik felaketlerin eşiğine getirmesi, insanlık tarihinin en büyük savaş ve zulümlerinin bu asırda gerçekleşmesi, aydınlanmanın ilerleme ülküsünün sona erişi, bu asrın özellikle ikinci yarısında, kitlelerin dine ve dini hareketlere yeniden yönelmesine yol açtı. Bu kitap, ülkemizde şimdiye kadar ele alınmamış olan 1960 sonrası din sosyolojisi alanında geliştirilen düşünceleri akademik bir yöntemle ortaya koymakta; insanlığın varoluşunun temelinde yatan din olgusundan niçin kopamayacağına da ışık tutmaktadır.